Ordeal , Che, süper güçlü “Kimyolar “la dolu bir dünyada sadece bir insandır ama gelmiş geçmiş en iyi dövüşçü olmaya kararlıdır. Çok sevdiği akıl hocası öldürüldüğünde Che intikam yemini eder ve katilin maskesini düşürmek için bir göreve atılır. Ancak çok geçmeden Che, Kimyolar dünyasının hayal ettiğinden çok daha büyük olduğunu ve kendisinin de bir Kimyo olabileceğini öğrenir – güneşin gücüne sahip, Dünya’daki en güçlü Kimyo. Che yeni gücünü kullanabilecek mi, yoksa bu çetin sınavın sıcağında yanıp kül mü olacak?

Eğer Japonya’da doğduysanız ve futbol oynuyorsanız, eninde sonunda milli takım formasını giymek isteyeceksiniz! Herkes böyle düşünür! Ichijou Ryuu, hayali Japonya milli takım oyuncusu olmak olan bir çocuktur. İkiz olan çocukluk arkadaşları Yuuto ve Yuki ile birlikte ilk hedefleri Japonya 12 Yaş Altı Futbol Şampiyonası’nı kazanmak! Birebir maçın heyecanı! Kale önündeki gerilim! Mükemmel oyununu başarmanın verdiği sevinç! Futbolu keyifli kılan şeyin özü burada.

“Kaderinde düğün gecesi öldürülmek olan gelin olarak yeniden doğan kadının hayatta kalmasının tek yolu evliliği iptal etmektir. Hiçbir umut kalmamış gibi dururken gizemli bir adam beklenmedik bir çözüm sunar: Başka biriyle evlenmek. Kadın çaresizce hemen kabul etsin diye oracıkta evlenme teklifi eder. Ölümden kaçmak gerçekten bu kadar kolay mıydı?”

Balolar, operalar, astarlı ipek elbiselerin içindeki harikulade hanımefendiler, uşaklar, genç efendiler, aşk, şampanya, Paris gün batımı, müttefikler, komik latifeler ve hoş yürüyüşler. Schubert Valsları, Hint çayları, derin şiirler ve yabancı bakışların üzerindeki tesiri.
Tüm bu yeniliklerin içinde kendini nasıl bulabilirsin?
Kendi benliğini nasıl kaybetmezsin?

Çocukken bir imparator olarak tahta çıktım, ancak yetişkinliğime erişemeden başım kesildi. Bu trajik kaderim, ilk asil büyücü olmamdan kaynaklanıyordu.
“Umarım bir daha asla doğmazsın, Ian.”
O hainin veda sözleriyle, bunun sonum olacağına inanmıştım ama…
“Sen barışın sembolüsün. Senin gibi alçak biri için bundan daha büyük bir onur var mıdır?”
Bir asır önce ölen bir kontun gayrimeşru çocuğu oldum.
Sınırımızdaki kaba, duyarsız barbarlara bir rehine olarak satılmak kaderimde vardı.

Erna Hardy, yıkılmış asil bir ailenin kızı ve Lenchen yüksek sosyetesinin elitleri içinde sudan çıkmış bir balık. Ama bu saf kişi, resmi çıkışı Prens Björn Dniester, namıdiğer “Kraliyetin Zehirli Mantarı”, tarafından yarıda kesilince büyük ses getirir. Erna aniden herkesin ağzına sakız olur ve Prens Björn genç, leydiyle flört etmenin canı yanan eski karısının ısrarlı barışma girişimlerinden kurtulmaya yardım edeceğine karar verir. Erna farkında olmadan kendini prensin iğrenç oyununda bir piyon olarak bulduğunda prensin böyle sağlam bir unvanı nasıl kazandığını fark eder. Ve Erna, onun kraliyet karmaşasından uzak durmak için elinden gelenin en iyisini yapmasına rağmen masum bir hata onu sonsuza dek prense borçlu bırakır. Şimdi borcunu ödemeye çalışırken onun insafına kalmış durumda. Ama bu kraliyet mantarı gerçekten herkesin söylediği kadar ölümcül mü?

İntikam almak isteyen Yaşlı bir katil bir anda gençleşir!
-Fakat… Kimse beni tanımıyor mu?
“Öyleyse en güçlüsü benim!”

Lanetli bir çocuk olarak damgalanan Prenses Osiria; ilahi olarak seçilmiş, Trionfo imparatorluğunu kurtarabilecek kişi olmasına rağmen hayatının çoğunu bir tavan arasında kilitli olarak geçirmiştir. Komşu bir krallığa satılmış, genç ve yakışıklı bir şövalye olan Sör Fedelius’un himayesine bırakılmıştır. Fedelius yanındayken kalbi daha hızlı atsa da uzun süre kalmayı planlamamaktadır. İstediği tek bir şey vardır: Onu taciz edenlerden ve annesini öldürenlerden intikam almak. Kalbi aşkla yumuşayacak mı yoksa sonuna kadar intikam mı arayacak?

“Merhaba, beyefendi!” Bir gün, önümde küçük bir katil balina yavrusu belirdi. “Eğitim kurumu denilen şeyin nerede olduğunu biliyor musunuz? Oraya gitmem gerekiyor.” “Uzun süre boyunca yanlış yoldan gitmişsiniz.” Görünüşe göre bu benim kızım. “Neye bakıyorsunuz, efendim? Bir ısırık mı istiyorsunuz?” Babası olduğumu bilmiyor gibi görünüyor. …Ya da sen öyle düşünüyor olabilirsin? Eğer öyle düşünüyorsan, yanılıyorsun, baba! Benim adım Calypso. Dördüncü yaşam regresörü. Diğer regresörler kolay bir hayat yaşar, ama benim hayatım mahvoldu. Hatta bir çocuk hikayesinde bile yer aldım! Üçüncü yaşamımda, sonum tam bir katliamdı! “Kadın başrole takıntılı çılgın erkek başroller!” Bu doğru. Nedense, ne yaparsam yapayım, 22. yaş günümü geçemiyorum ve regresyona giriyorum. Ancak, ejderhanın çılgına dönüp yıkıma yol açtığı üçüncü yaşamımda, şans eseri bir şey keşfettim. Bir ejderha çılgına döndüğünde, boyut bozuluyor! Bu şekilde yaşadığım eve geri dönebilir miyim? Dördüncü hayatımda, tekrar geriye döneceğim zaman, bu ejderhayı kullanmaya karar verdim. Babam? Abilerim? Hepsi ejderhayla karşılaşmak için birer basamak! “Beni bekle, Ejderha!”

O her zaman kurallara bağlı yaşardı. Onurlu bir hayat yaşadığını düşünürdü. İmparatora sadıktı, hayatı söz konusu olsa bile. Ama karşılığında aldığı tek şey giotinin keskin bıçağı oldu. Ölümünden önce sürekli Niye? Niye böyle oldu? diye sordu. Ama gözlerini açtığı zaman kendini 5 yıl önceye dönmüş halde buldu. ”Yaşadığım şekil mi yanlıştı?”, diye düşündü. Sigrid hayatının yönünü değiştirmeye karar verdi. Ne yediği, ne giydiği, ne aldığı,  her şeyi. Değiştiği şekil onun her şeyin ortasında olmasına neden oldu. Gerçi her şey sonunda eski haline dönmeye başladı. Ve böylece Sigrid eski rakibi ve düşmanı Vermınd ile karşı karşıya geldi. ”Her şey arkadaş yaparak başlar.”